Selin Sayek Böke: “Daha Çok Kazananın Daha Çok Vergi Ödediği, Adil Bir Düzen Kurulacak”

03.12.2022

CHP’nin “İkinci Yüzyıla Çağrı Buluşması”, İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapıldı. CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke, burada yaptığı konuşmada şunları söyledi:


Bilim insanları konuştu, dinledik, öğrendik. İşte biz, bilimle siyasetin köprüsünü kurmaya geliyoruz. Tüm bilim insanlarını, bilimle siyasetin köprüsünü kurma iradesini gösteren tüm siyasi liderleri ve siyasetçileri ve burada coşkuyla bu yemeği var etmek için buluşmuş olan tüm halkımızı ve bizi izleyenleri, aynı coşku ve heyecanla selamlıyorum.

Büyük bir değişimin eşiğindeyiz. 85 milyon, ortak geleceğimizin ne olacağına dair keskin bir yol ayrımındayız. Halkı yoksullaştıran, ülkemizi dünyanın ucuz emek gücü deposuna çeviren; rantçı, bilimden uzak ekonomik anlayışla mı devam edeceğiz; yoksa hak temelli bir kalkınmayla, emeğe ve üretime değer veren yeni bir anlayışla, çağı yakalayan, bugün biz de varız diyen bir yeni kalkınma hikâyesiyle mi?

Bizim tercihimiz belli. Bizim vizyonumuz belli. Türkiye’yi, Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında kalkındıracağız. Ve toplumun tüm kesimleri hep birlikte zenginleşeceğiz. Ve bugün yaşanıyor olan bu ağır yıkımı, kalıcı bir şekilde hep birlikte ortadan kaldıracağız.

Nasıl derseniz? Üretimi dönüştüreceğiz. Bugün ekonomi ranta dayanıyor. Dönüştürdüğümüzde, üretken yatırımlara dayanacak. Bugün ekonomi, ağır bir sömürü düzeni içerisinde yürüyor. Yarın, kalkınma olacak. Bugün vergi yükü, halkın omzuna, sırtına bırakılmış vaziyette; yarın, adaletli bir vergi reformu olacak, daha çok kazananın daha çok vergi ödediği, adil bir düzen kurulacak. Ve dönüşen üretimle, istihdam yaratacağız. Dönüşen üretimle, verimlilik yaratacağız. Dönüşen üretimle, gelirleri artıracağız. Dönüşen üretimle, hayat pahalılığına son vereceğiz. Dönüşen üretimle; sağlıklı, güvende ve kaliteli hayatları hep birlikte yaşayacağız.

Bugün üç buçuk milyon insanımız, işsiz. İş arıyor ve bulamıyor. Yaklaşık üç milyon insanımız, arasa dahi iş bulamayacağını düşündüğü ve umudunu yitirdiği için iş aramayı bile bırakmış. Ama umutsuzluğa yer yok; üretimi dönüştürdüğümüzde, herkesin için iş, herkes için istihdam olacak.

Bugün, çalışanların yüzde 65’i asgari ücret veya ona yakın ücret alıyorlar. Ama umutsuzluğa yer yok; üretimde yapacağımız dönüşümle verimlilik artacak ve ücretler herkes için yükselecek. Bugün, dünyanın çalışanlar için en kötü çalışma koşullarına sahip 10 ülkesinden biri Türkiye. Ama üretimde yapacağımız dönüşümle, güvenceli istihdamla sosyal adaleti mutlaka sağlayacağız.

Bugünün rantçı zihniyeti; doğayı katlederek, iklim krizinin en ağır koşullarıyla halkı baş başa bırakmış vaziyette. Ama üretimde yapacağımız yeşil ve mavi dönüşümle, yani temiz üretimle nefes alacağız. Her anlamda nefes alacağız. Ve bu dönüşüm, yarını beklemeyecek. Bu dönüşüm, iktidar olduğumuz gün başlayacak.

Yaşadığımız ağır yıkıma bugünden çare olacağız. Bugünden nefes aldıracağız. Ama en önemlisi bunu yaparken yarının kalkınmasının da güvencesini, bugünden atacağımız adımlarla sağlayacağız. Ve sadece bugünkü sorunları çözmeyeceğiz biz. Bugün dünyada büyük değişimler oluyor. Dinledik biraz önce. Ve o değişimlerin ortaya çıkardığı riskleri ortadan kaldıracak, fırsatları bir Türkiye gerçeğine dönüştürüyor olacağız.

Dünya yeni bir üretim devriminin eşiğinde. Bu devrim; bilgiye, veriye, bilginin ürettiği yeşil ve yeni teknolojilere dayanıyor. Daha önceki üç büyük sanayi devrimini ıskaladık. Bu sefer ıskalamayacağız, parçası olacağız, hatta öncüsü olmaya geliyoruz. Dijitalleşme ve yeşil enerji dönüşümüne dayalı bir yeşil sanayi ile ve onun yaratacağı çokça yeşil istihdamla bu fırsatı kaçırmadığımız gibi herkesin hayatının gerçeği haline getireceğiz. Üretimimizin, üretip de ihraç ettiğimiz ürünlerin maalesef bugün niteliği çok düşük. Gelir yaratma ihtimali çok zayıf. Öyle ki, ihracatımızın kilogram başına bize getirisi, 1,2 dolar. Almanya’da bu üç katı, Polonya’da iki katı. İhracatımızın içinde yüksek teknolojili ürünlere baktığınızda sadece yüzde 2,9 oranında. Oysaki Brezilya’da bu oran yüzde 11, Güney Kore’de yüzde 36. Hedefimiz belli. Yeni bir bilim, teknoloji ve yeni politika anlayışıyla üretimimizi dijital çağın gerçekleriyle buluşturacağız ve öncü bir şekilde bu değişimi gerçekleştireceğiz. Bilim insanlarımız bilim üretecek, girişimcilerimiz teknoloji üretecek ve kamu olarak biz, tüm toplum kesimlerinin bu teknolojiyle buluşmasını sağlayacağız. Biz, tüm toplum kesimlerinin teknolojiden kaynaklı yaratılacak yeni gelirde, eşit paydaş ve ortak olmasını sağlayacağız.

Küresel tedarik zincirleri değişiyor. Ticaret dünyamız değişiyor. Artık çevre ve dayanıklılık ticaret için aranan ön koşullar haline gelmiş vaziyette. Ve en büyük ticaret ortağımız, en büyük ihracat pazarımız olan Avrupa Birliği, Yeşil Mutabakat ile işte bu dönüşümün öncülüğünde adım atıyor. Ve Avrupa Birliği, çok yakında sınırından geçen ürünler, eğer yeşil ekonomi ile uyumlu değilse sınırda o üründen vergi almaya başlayacaklar. Ve Türkiye eğer üretimini, yeşil üretimle dönüştürmezse her yıl, yaklaşık o sınırda 3 milyar Euro’yu Avrupalıya ödüyor olacak. Oysaki biz üretimimizi değiştirmeye geliyoruz. Yeşil dönüşümle üretimimizi dönüştürdüğümüz de Avrupa’nın sınırında Avrupalıya vergi ödemeyeceğiz. Her yıl o 3 milyar Euro Türkiye’de kalacak. Türkiye’de üretim, yatırım ve istihdam yaratacak.

Bir yandan da dünyada finans imkânları da değişiyor. Artık finans da sosyal kaygılar, sosyal riskler, sosyal adalet ve aynı zamanda çevre risklerini de gözetiyor. Ve bu riskleri gözetiyor olan ESG fonları, yıldan yıla büyüyorlar. Her yıl neredeyse 10 milyarlarca dolarlık bir büyümeyle karşı karşıyayız. Üretimimizi emek dostu, yeşil ve çağı yakalayan teknolojiyle dönüştürdüğümüzde yani adil bir dönüşümü gerçekleştirdiğimizde işte bu temiz fonlar, ülkemize gelecekler. Biz getireceğiz. Böylece temiz parayla ülkemizde yüksek gelirli, güvenceli ve nitelikli istihdam sağlayacak yeni yatırımların da önünü biz açmış olacağız.

Üretimimizin bu dönüşümü gerçekleştirebilmesi için yeni bir yönetim anlayışına ihtiyacımız var. Biz, yeni bir kamucu anlayışla yönetmeye geliyoruz. Her şeyin önüne kamu yararını koyacağız. Bu esnada piyasa aksaklıkları varsa onları mutlaka gidereceğiz. Verimliliği hedefleyeceğiz. Güvenceli istihdamı hedefleyeceğiz. Yeşil dönüşümü hedefleyeceğiz. Teknolojinin toplumda eşit erişimini ve yaygın kullanımını hedefleyeceğiz. Belli teknolojilerde liderliği, hatta gerekiyorsa kamunun orada üretici rolünü hedefleyeceğiz. Yeteneklere, insanına, üreticisinin kapasitesine yatırım yapan yeni bir kamucu anlayışla geliyoruz. Yani ülkemizi girişimci ve dinamik bir devlet anlayışıyla yönetmeye geliyoruz.

Özeti ne derseniz: Kamu; üreticinin hem öncüsü, hem destekçisi, hatta kuralları birlikte belirleyeceği demokratik ortağı olacak. Biz üretimi dönüştürürken 3 temel hedefimiz olacak. Güvenceli ve kaliteli işler yaratmak. Teknolojik dönüşümü sağlamak ve üretimi yeşil yapmak. Yani kimseyi geride bırakmayan adil bir dönüşüm için geliyoruz. Kamunun vereceği tüm destekler ve teşvikler bu 3 önceliği hedefleyecekler. Buna göre değerlendirilecek, etkileri analiz edilecek, teşvikler öyle verilecekler. Aynı Ufuk Hoca’nın bize biraz önce söylediği gibi. Yani biz, bağımsız olarak tüm politikalarımızın öncesinde, uygulanmasında ve sonrasında etki analizi yapacak bir Etki Analiz ve Değerlendirme Kurulu kuracağız. Ve bilim insanları bize o kurullarda kamuda yaratacağımız kapasiteyle birlikte hangi politikaların etkin olduğunu en açık ve sarih biçimiyle burada anlattıkları gibi anlatacaklar. Kamuda nitelikli istihdamda yaratmış olacağız böylece. İşsizlik nasıl mı bitecek? İşte böyle bitecek. Böyle farklı işler yaptığımızda bitecek. Ve böylece kamuya vereceğimiz, teşvikler, vergi indirimleri, hibeler, krediler, Ar-Ge destekleri, kamu ihaleleri bunlar. Yani kamunun kaynakları, yani halkın, bizim kaynaklarımız güvenceli ve zenginleştirici istihdam yaratmak için, ekonomiyi dijital olarak dönüştürmek, teknolojiyi var etmek için ve ekonomiyi yeşil bir ekonomi yapmak için kullanılacak. Yani kamunun kaynakları yandaşlık üzerinden değil, kamu yararı yaratmak için kullanılıyor olacak.

Bu kapsamda kamu ihale kanununu yeşil ekonomi politikalarıyla uyumlu, teknoloji yoğun üretimi teşvik eden, bölgesel kalkınmayı destekleyen, organize suç, yolsuzluk, kara para aklama suçlarıyla mücadele eden bir yapıda hazırlıyor olacağız. Yani artık biz geldiğimizde, kamuda temiz ihale dönemi başlayacak.

Hani hep diyoruz ya kaynak var endişeniz olmasın. İşte o kaynağımız var dememiz hiç de boşuna değil. Kamunun kaynakları, kamu özel işbirliği projeleri adı altında yandaşa aktarılmayacak. Kamunun kaynakları yolsuzluk içeren ihalelerle dağıtılmayacak. Kamunun parası kamuda halkta kalacak. Ve biz o parayı halk için kullanıyor olacağız.

Yani kaynak nerede derseniz: Vergide adalet reformuyla, temiz fonların yatırım yapmak isteyeceği bir ülkeyi ortaya çıkartarak, kamunun kaynağını kamuda tutarak yeni yatırımlar için, yeni istihdam alanları için, güvenceli, nitelikli işler için atılması gereken tüm adımları atıyor olacağız.

Yani işsizlik nasıl mı bitecek? İşte böyle bitecek. Reçetesi elimizde var. Hazırız. Dünya değişiyor. Yeni işler, yeni iş yapma biçimleri var. Güvenceli, zenginleştirici ve kaliteli istihdam yaratan üretim politikamızda, geleneksel işlerde çalışanların da bu yeni işlerde çalışanların da sosyal haklarının ve güvencelerinin olmasının sağlanması, bizim en temel görevimiz olacak. Mesela evden çalışma adı altında veya hibrit çalışma adı altında mesaisi bir türlü bitmeyen, üstelik de masrafları kendisi üstlenmek zorunda kalan ve hiçbir sosyal güvencesi olmayan beyaz yakalılar size sesleniyorum: Yeni üretim stratejimizin ayrılmaz bir parçası olarak, sizin de fazla mesai ödemeniz, sizin de ulaşılamama hakkınız, sizin de tam sosyal güvenceniz olacak. Kaliteli ve güvenceli, zenginleştirici işler ve istihdam diyoruz ya, işte bu çok somut. Kendi hesabına çalışıyorsun diyerek tüm emek haklarından mahrum bırakılan Gig Ekonomisi çalışanları, moto kuryeler, değerli emekçiler; sizin de hakkınız olan sosyal güvenceniz bizim iktidarımızda olacak. Bu güvencenin güvencesi de biz olacağız.

Ve yetenek inşası. Ufuk Hoca’nın biraz önce anlattıkları büyük bir seferberlik ihtiyacını ortaya koyuyor. Tam da bu nedenle yetenek inşası üretim stratejimizin en temel yapı taşlarından olacak. Gençlerimizin yani fen, teknoloji, mühendislik, matematik, veri bilimleri, kodlama gibi ama bununla sınırlı değil eğiticilerin de eğitimi konusunda ulusal bir seferberliği iktidara geldiğimiz gün başlatacağız. Herkesin eşit fırsatlarla nitelikli ve ücretsiz eğitime erişme hakkının güvencesi de bu seferberlik olacak işte. Liyakatli bir düzen diyoruz ya buradan başlayacak ve umutsuzluk işte burada kırılacak.

Genç girişimcilerin yeteneklerini kullanmalarını sağlayacağız. Risk almaktan çekinmeyecekler. Akıllarına gelen işi, deneme cesaretini gösterecekler. Çünkü gençlerin iş fikirlerini hayata geçirebilmek için gereken ilk finansal desteği biz veriyor olacağız. Ve gençler, Hayata Atılma Fonu’yla sadece teknolojiyi kullanan değil, girişimciliği yapan, teknolojiyi üreten dünya öncüsü olacaklar.

Kamu, yok olma tehdidi altındaki işleri belirleyecek. Bir planlama, bir dönüşüm stratejisi ortaya koyacak. Ve biz buna uygun eğitim programları açıyor olacağız. Ve tüm çalışanların kendi şahsına ait olacak Kişisel Eğitim Hesapları olacak. Yani, mesleği yok olma tehdidi altında olanlar veya mesleğini değiştirmek isteyenlerin hayallerinin güvencesi, bu kişisel eğitim hesapları olacak. Herkesin kendi hayali, gerçekleşebilecek bir ileri hedef olmuş olacak.

Peki bu yetenek inşasının sonunda ne olacak? Ne olacak biliyor musunuz? Verimlilik artacak, ücretler artacak, asgari ücret değil, zenginleştirici ücret konuşuyor olacağız, bunları kazanıyor olacağız ve bu yetenekleri istihdam eden KOBİ’miz, esnafımız, sanayicimiz, çiftçimiz dünyayla rekabet edecek ve en az onlar kadar gelir elde ediyor olacak. Yani kalkınacağız, yani hep birlikte zenginleşeceğiz. Torpille değil yeteneklerimizle, kimi tanıdığımızla, hangi adreste doğduğumuzla değil, inşa edebildiğimiz öğrendiklerimizle var olacağız. Yani hiç kimse, hiçbir genç okusam da ne olur demeyecek. İşte bunun için İş-Kur’un Milli Eğitim Bakanlığı’yla koordinasyonla yürüteceği ‘danışmanını ara’ uygulamasını biz başlatacağız. Böylece her genç, yetenekleri ve hayalleri doğrultusunda bir sosyal hizmet ve rehberlik danışmayla eşleşecek.

Mahallesinde kreş olmadığı için, bakım hizmetleri olmadığı için çalışamayan kadınlar. Bilgiye, teknolojiye, laboratuvarlara erişemediği için bunlarla bir türlü tanışamayan gençler. Hepimizin hayatını dönüştürmeye geliyoruz. Bizim inşa edeceğimiz toplu konutlarda her 20 binadan bir tanesini ortak alan olarak inşa edeceğiz. O ortak alanda kreş olacak, bakım hizmetleri olacak, dijital kütüphane olacak, teknoloji laboratuvarları olacak. Yani burada kadınlar çocuklarını güvende bıraktıktan sonra işe gidecekler. Hani diyoruz ya kadınlar çalışamıyor kreş olmadığı için diye. Var edeceğiz. İşte diyoruz ya gençler teknolojiyle bulaşamıyor diye. Yaşıtlarıyla rekabet edemiyor diye. İşte burada kuracağız o sosyal konutların içinde. Ve burada bu umutsuzluğu kıracağız.

Değerli konuklar, üretimimizin sanayi 4.0 devrimini yakalaması için yeni bir bilim, yenilik ve teknoloji politikasına ihtiyacımız var. Ve bu çerçevenin içerisinde bilginin bilime dönüşmesi, bilimin teknoloji ve yeniliğe dönüşmesi ama en önemlisi o teknolojinin herkesin erişebileceği bir hayat gerçeğine dönüşmesini sağlamamız gerekiyor.

Burada olan çok kıymetli ve bizi izliyor olan kıymetli bilim insanı meslektaşlarım, her şeyden önce ürettiğiniz bilimi destekleyecek, güçlü, dinamik ve çeşitlendirilmiş iş birliklerinden oluşan bir araştırma sistemi kuracağız. TÜBİTAK, temel ve uygulamalı araştırma faaliyetlerine odaklanmak üzere yeniden kimlik kazanacak. Çözmek istediğimiz toplumsal sorunlara odaklı kamu Ar-Ge enstitüleri kuracağız. Mesela Emek Dostu Teknolojiler Enstitüsünü. Ve ürettiği bilimle teknolojinin sınırını itiyor olan bilim insanlarının üniversitelerde daha çok bilim üretebilmesi için, buna vakit ayırabilmeleri için ders yüklerini hafifleteceğiz. Yani onların bilim zamanlarını biz fonluyor olacağız. Ve işte büyük coğrafyamızın yetenek havuzu olmak için bütün adımları atacağız.

Her şeyden önce laboratuvarında araştırma yapmak, sınıfında ders vermek, okulunda bilim yapmak isteyen tüm bilim insanlarımız özgür üniversitelere kavuşacaklar. YÖK’ü kaldıracağız ve Boğaziçi’ni ve tüm üniversiteleri hep birlikte özgürleştireceğiz. Ve barış imzacısı akademisyenleri yeniden öğrencileriyle, yeniden üniversitelerle buluşturacağız. Yurtdışında yaşayan, bugün ekranlardan buluştuğumuz bilim insanlarımızı, araştırmacılarımızı; yurtiçindeki değerli meslektaşlarıyla buluşturacak bilim köprüsü Ar-Ge programlarını başlatacağız. Gayrimenkul satın alarak yurttaşlık verilen değil, bilim, teknoloji, yenilik alanında yeteneği, becerisi, eğitimi olduğu için bilim vizesi verilen program başlatacağız. Ve bu bilim üretildikten sonra yeni fikirleri denemek isteyen, girişimci ruhu olan gençlerimizi bu riskleri almaları için Hayata Atılım Fonu ve ötesiyle destekliyor olacağız. Gerekli tüm kurumsal düzenlemeleri de yapacağız. İşte dedik ya gençler girişimci olacak diye. Kendileri istihdam yaratacaklar, hep birlikte büyüyecekler. Ve bu girişimler içerisinde başarılı olan teknolojik gelişmelerden tüm toplumun faydalanması için, teknolojinin yayılması için aktif kamu politikaları uygulayacağız. Teknoloji bir elit gurubun elinde tekelleşmeyecek. Hepimizin, herkesin olacak. Mesela bunun için KOBİ’lerimize Teknoloji Yayılım Hibe Programından yararlanmalarını sağlayacağız. Mesela bilgisi olmadığı için teknolojiyi kullanamıyor olan KOBİ’lerimizi, o teknolojiyle tanıştıracağız. Nasıl mı? Burada örnek üretim merkezleri kuracağız. Model fabrikaları Türkiye sathında yaygınlaştıracağız. Ama yetmez, yine biraz önce Ufuk Hoca gösterdi, tarım için model çiftlikler kuracağız. Bu çiftliklerde ziraat mühendisleri çalışacak. Bu çiftliklerde, teknolojik tarım uzmanları çalışacak. Danışmanlık yapacaklar. Çiftçimiz, o çiftliğe gidip yeni teknolojiyi öğrenecek, görecek, hissedecek, onunla üretecek ve öğrendiği teknolojiyi daha sonra kendi topraklarını ekmek için kullanır hale gelecek. İşte dedik ya çiftçi, toprağını terk etmek zorunda kalmayacak. Çiftçi hem ekecek, hem kazanacak. Nasıl olacak? İşte böyle yapacağız.

Ve teknolojinin toplumsallaşması için her okulda, her sınıfta, mahallelerde her evde bir bilgisayar olması için evrensel hizmet fonunu amacına uygun kullanır hale geleceğiz. Ve fırsat eşitliğini sağlama hedefiyle dijital hizmet ve donanım vergilerini öğrenci ve öğretmenler için yeniden düzenleyeceğiz. Ve hiç kimse, hiçbir engelli, hiçbir yaşlı, hiçbir dezavantajlı grup cep telefonu veya bilgisayar kullanamadığı için ihtiyaç duyduğu devlet hizmetlerine erişmekten mahrum kalmayacak. Bugün 3 Aralık, biz herkesin tüm sosyal hizmetlere eşit eriştiği bir geleceği, dijital dönüşümle ve onun sosyal adaleti gözeten anlayışıyla var edeceğiz.

Ve üretimin yeşil dönüşümü. Her şeyden önce enerjimizi arttıracağız. Altını çizelim, yeşil dönüşüm salt bir dönüşüm programı değil. Esasında yeşil dönüşüm bir yatırım programıdır. Yani yeni yatırımlarla güvenceli, zenginleştirici yeni istihdam alanları yaratmanın programıdır yeşil dönüşüm. İşte bunun için kömürden çıkışı planlayacağız, yenilenebilir enerji projelerimizi hızlandıracağız. Çünkü araştırmalar bize diyor ki, her 1 liralık yenilenebilir enerji yatırımı aynı 1 liralık yatırım kömüre yapıldığına kıyasla tam 5 kat daha çok istihdam yaratıyor. Hani soruyorlar ya işsizliği nasıl çözeceksiniz diye, işte böyle çözeceğiz, reçetesi hazır.

Türkiye Güneş ve Rüzgâr Enerjisi Teknoloji Ofisini kuracağız. Yenilenebilir enerji için gereken tüm teknoloji ve ekipmanların yurtiçinde üretilmesini sağlayacağız. Ve en önemlisi enerji ihtiyacının karşılanması için bir seferberlik başlatacağız. Başta apartmanlar olmak üzere tüm binaların çatılarına ve yüzeylerine güneş enerjisi panelleri kuracağız ve biz bunun öncüsü olmak için yapacağımız sosyal konutların tümünde ve bu iktidarın vaat ettiği ama tamamlamayacağını bildiğimiz, bizim iktidarımızda tamamlayacağımız TOKİ’lerde bütün binaların çatısına ve yüzeyine güneş enerjisi panellerini biz inşa ediyor olacağız. Ve işte o zaman son 1 yılda 3 katına çıkmış olan elektrik faturanız var ya, gümbür gümbür düşecek, biz düşüreceğiz. Dedik ya enflasyonu düşüreceğiz diye, işte böyle düşüreceğiz.

Tüm OSB’ler ve sanayinin de yenilenebilir enerji üretmesi ve kullanabilmesi için de bir seferberliği aynı zamanda başlatacağız. Teşviklerle, vergi indirimleriyle yani sanayicinin içinde üretim yaptığı binadan, içinde var olduğu OSB’den, kullandığı girdilerden, makinadan, teçhizattan, ürettiği ürünü tüketiciye ulaştırmak için kullandığı taşıma yollarından; hepsinden yeşil ekonomiyle uyumlu bir tercih kullanması için gereken destekleri ve teşvikleri biz veriyor olacağız.

2030 yeşil dönüşüm için bir mihenk taşı. İşte bu 7 yıl içerisinde güneş enerjisi yatırımlarıyla üreteceğimiz enerjinin üçte birini, ücretsiz olarak çiftçimize ulaştıracağız ve aynı zamanda yenilenebilir enerji kullanan tarım makinaları üretimini de destekleyeceğiz. Böylece ne olacak? Çiftçi için elektrik dert olmaktan çıkacak, maliyetleri düşecek, ürettiğinden daha çok kazanacak, daha ucuza satacak, böylece gıda fiyatları düşecek. Yani emekli manava gittiğinde domates alabilir miyim diye kaygısı olmayacak, domatesin fiyatını sormaya utanmayacak. İşte dedik ya enflasyonu düşüreceğiz diye böyle yapacağız.

Ve bu seferberlik için de Türkiye’deki tüm sanayi bölgelerinde kamuyla özel sektörün işbirliğiyle yönetecekleri üretim dönüşüm merkezleri kuracağız. Bu merkezlerde yeni mezun olmuş olan genç mühendisler çalışacaklar. İhtiyacı olan üretici danışmanlık hizmetini bu genç beyinlerden alıyor olacak. Hani dedik ya KOBİ’lerimiz dünyayla çatır çatır rekabet edecek diye, işte bu seferberlikle olacak, bu dönüşümle olacak. Yani Manisa’daki, Gaziantep’teki, Denizli’deki KOBİ’de, Yozgat’taki, Niğde’deki, Batman’daki KOBİ’de Avrupa Birliğine ihracat eder hale gelecek. Ve üretirken yeni teknolojiler öğrenecek, üretirken büyüyecek, hep birlikte zenginleşip, hep birlikte kalkınacağız.

Finans politikalarımız ve düzenlemelerini de iklim hedefimizle uyumlu hale getireceğiz. Örneğin daha yeni, çok yeni G20’de Endonezya’ya kömürden çıkış stratejisi için 20 milyar dolarlık fon sağlandı. Benzer fonlar ülkemizin de erişimine açık. Bu temiz yatırım hedefleyen fonları biz ülkemize getiriyor olacağız. Ve bankalarımız kredi verirken, finansman sağlarken emek dostu, dijital ve yeşil dönüşüm hedefini gözeten bu yatırımları tercih ediyor olacaklar. Hep birlikte bunu yapacağız.

Ve en önemlisi; 2023’ten başlayarak, güçlü Türkiye Büyük Millet Meclisinde, iktidarımızda, yeşil bütçe reformunu iktidarımızın ilk yılında hep birlikte başlatacağız.

Ama her şeyden önce bugünün buhranında hiç karamsarlığa kapılmayacağız. Çünkü artık rantın, artık sömürünün, artık yolsuzluğun dönemi bitiyor. Artık halkın, artık üretimin, artık kalkınmanın zamanı başlıyor. Ve hepimizin içinde yer aldığı ortak bir geleceği kurmanın zamanı başlıyor. Ve işte biz bu büyük üretim dönüşümüyle Türkiye’yi ikinci yüzyıla taşıyacağız. Ve bu karanlığı bitirecek güç bizde, halkta, Cumhuriyet Halk Partisindedir.

Biz, buradayız ve biz, hazırız!